meteogunc |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TOPLU TASIMDA GECEN KOMİK OLAYLAR |
|
|
YOLCU: guzuum şu yolda yatan köpeğin yanında indir beni
SÜRÜCÜ: anne köpek kalktı gidiyo napıyım: ))
Yaşlı teyze:
"Evladım sağda mübarek bir yerde"
M. şoförü:
"Az ilerde Camii var, seni orada bırakayım teyze..."
adam önündekine parayı uzatır:
-bir maltepe verir misiniz?
öndeki adam:
-kısa mı uzun mu?
SÜRÜCÜ: biraz daha sıkışırmısınız
YOLCU: birimizde kucağına gelelimmi
SÜRÜCÜ: beyefendi ücretinizi vermediniz
YOLCU: uzattım ya almadınmı
YOLCU:kaptan akraba olduk daha nere alcan
kule den geçiyo muu?
*geçmez abla bu,gelecek az sonra
-o geçer mi yani kuleden?
*evet abla,gelir 5dakkadan
-kulenin ordan geçiyo o di mi?
*ablacım evet
-birazdan mı gelecek
ankara yıl 2002 odtü-ulus dolmuşu. migros civarı polis beklemekte. şoför amca olayı farkeder farketmez
-bi çökelim ilerde polis var.
anlayışlı yurdum insanı hemen çöker. ama tabi her millet türkler gibi değil ki!! yabancı bir arkadaş çökmez. yabancı olduğu şoför ne derse desin boş boş bakmasından anlaşılınca kardeşim o kadar insan bi anlatın da çöksün der şoför amcamız. yardımsever bi arkadaş(y.b.a):
-please, sit up!
yabancı arkadaş(y.a):
-?!!?!?!??
y.b.a: can you sit?
y.a: why
y.b.a: because there is police.
y.a: yes??? (ayrıca napim yani bakışı atar)
y.b.a: it is illegal.
y.a: but i paid.
şoför: ne diyo o oturmuyo mu??
y.b.a: but please,sit down.
y.a: (burda konuşmaya devam eder napalım almasaydı tarzı bi şeyler söylemeye devam etmektedir ama ben gülmekten pek ne dediğini hatırlamıyorum)
y.b.a şoföre: çökmeyecekmiş banane diyo.
şoför: bırak bırak zaten geçtik polisi de çökmezse çökmesin! ne var sanki iki dakka çömelse...
çoğu kişi olayın farkında varmadığı için belki pek "efsane" sayılmaz ama şöför sonradan olayı anlamadıysa hala "nasıl yani?" diye düşünüyor olmalı, hikaye şöyle:
beşiktaş-sarıyer minibüslerinde itü maslak kampüsü'ne erişilmek üzere yola devam edilmektedir. minibüs her zamanki gibi kalabalıktır. şöför de işini biraz fazla ciddiye alan, herşeye dikkat etmeye çalışan pirpirikli bi adamdır. her durağa yaklaşırken sorar:
"zincirlikuyu'da inecek var mı?"
"metrocity var mı?"
"sanayi var mı?"
"seyrantepe yolu var mı?" v.b...
minibüs gürültüsü, ter kokusu ve trafikten ve kokudan kaynaklanan hafif bir mide bulantısı eşliğinde şöfürün "maslak'ta/itü'de inecek var mı?" sorusuna hazırlanılmış beklenilmektedir. tam durağa yaklaşırken beklenen soru gelir:
"itü'de inecek var mı?"
"var..."
kaptan aynadan şöyle bir beni süzer ama yavaşlama belirtisi göstermemektedir, geçeceğimizi anlayınca ben şaşkınlıkla yeniden:
"kaptan müsait bi yerde inebilir miyim?"
pirpirikli şöför şöyle bir aynadan bakışını yineler, bakışları beni süzmeyi aşmış, pis bir hal almıştır. hafif hız kesmiştir ama durmaya niyeti yok gibidir. az daha devam eder, ben dayanamam:
"kaptan inecek var, lütfen..."
o arada özellikle bir yolcu başta olmak üzere, tüm yolcular duruma el koyarak kaptana inecek biri olduğunu söylerler. şöför en sonunda yavaşlayıp durmaya doğru yönelir ama aynadan hala pis pis beni süzmektedir. ben de içimden "adam ineceğimi farketmesine rağmen böyle bir haltı neden yemiş olabilir?" diye düşünmekte, bi yandan da sövmekteyimdir. cidden aynadan o kadar bakmasına, bakarken inmek için kıpırdandığımı görmesine, sesimi duyduğu belli olmasına rağmen farketmemiş olması imkansızdır çünkü. dışımdan verdiğim tepki ise kaptanın pis bakışlarını aynı şekilde karşılayıp geri yollamak ve "tövbe tövbe" diye söylenmektir. o sırada duruma özellikle el koyan hemen ön çaprazımdaki beyefendinin kıs kıs güldüğünü farkettim. o da benim onun güldüğünü gördüğümü farkedince, tam ben inmek için adımlarımı atarken:
"sanırım bir yanlış anlaşılma oldu, şöför 'durakta inecek var mı?' demedi, 'parasını ödemeyen var mı?' dedi."
bu açıklamayı şöförün duyduğunu sanmıyorum. tabi ben orada bi anlık şoku atlattıktan sonra içimden koparım, ama şöförle daha fazla dalga geçiyor gibi olmamak için kendimi tutar ve olayın farkına varan adama küçük bi bakış attıktan sonra inerim. indikten sonra da karnıma ağrılar girene kadar gülerim. düşünsenize:
"parasını ödemeyen var mı?"
"var... ve şimdi inmek istiyorum..."
bir de ben indikten sonraki muhtemel diyalogla olay efsaneleşebilir:
şöför: yüzsüz şerefsize bak ya, hem parasını vermiyor, hem de açık açık parasını vermeyen var mı diyince söylüyor... utanmadan bi de kibar kibar müsait bir yerde inebilir miymiş...
bilen yolcu: yok o parasını ödemediği için "var" demedi kaptan, "durakta inecek var mı?" diye sordun zannetti...
minibüs: (kopma efekti)
bir hanim telasla kosarak dolmuşu durdurmaya ugrasiyor. Halk islikliyor. şoför aci bir frenle duruyor. Kadin:
- Gardas bu dolmuş aydınlığa gidir mi? "
şoförün cani burnunda, araba dolu, zor durmus, kizginlikla
- Hayir baci, getmez "
Kadin:
- haydaaaa eleyse niye durdun !"
kadıköy - taksim dolmuşu,
önde 3 kişilik olan koltuk biraz geriye yatıktı ve burda benim yanıma iki kadın oturdular ve replikler:
1.kadın: şöfor bey bu koltuk düz durmuyor, yatıyor geriye canım sürekli...
şöfor: ablacım o koltuktca çok çalıştık, bozuldu!
(bir süre sessizlikten sonra)
2.kadın: hee öyle mi, alın bu da bizim paramız...
başka inecek var mı
-ay ay evladım dur ben de burda inicem(ağır hareketlerle..)
-e hadi teyze gayret biraz daha..hadi hadi!..tutayım mı bir ucundan??
<o sırada arkada bulunan bir başka teyze>
-yaşlıya büyüğe saygı kalmamış ki
-cazgır abla sen paranı uzatmış mıydın?
-ay unutmuşum
-eyw.
<yine aynı teyze kaldığı yerden devam eder,cümlesi bir anda gora'yı hatırlatır>
-isyan yok ki kardeşim
teyze birden dolmuşun önüne fırlar.acı bir fren ve
şöför: yavaş teyze bu enişteye benzemez altına aldımı öldürür!
bir bayan dolmuş şoförüne 100 ytl uzatır. bunun üzerine paraya göz ucuyla bakan şoför;
-hanımefendi, dolmuş satılık değil.
Trafik lambalari sehre yeni konulmus. Trafik polisi kirmizi isikta gecen teyzeye cikisiyor.
"Teyze teyze dur nereye gidiyorsun" Teyze cok kizgin cevap veriyor:
"Vi? beyimden izin almisam gaynimgile gidirem sene ne ?"
Eve gitmek üzere dolmuş bekliyordum. Sigaramın kalmadığı aklıma gelince önünde durduğum Tekel bayiine girecekken minibüs geldi.
Apar topar bindim. Şoföre parayı uzatıp,
-'Bir Monte Carlo' dedim!
Adam birkaç saniye yüzüme bakıp,
- 'Abi bu Bakırköy'e gider'diye cevap verdi!
İşte o an benim ve şoförün bittiği andır.
Dolmuşa bindik, dolmuş doldu, tam kalkicak, elemanın bir açtı kapıyı, içerde tıkış tıkış oturmuşuz, önde 3 kişi arkada 4 ... Eleman hala bir umut sordu:
- "Kaptan, yer var mi?".
Şöför de arkasını dönüp cevap verdi:
- "Bilmiyorum, üst kata bi bak bakalım"
Bir gün arkadaşımla evimin yakınındaki bir duraktan
minibüse bindik. Minibüsünün camında kocaman
puntolarla şoförün cep numarası yazıyordu, fazla
umursamadık ama göze batıyordu; beni ara, diye
bağırıyordu resmen. İneceğim yere yaklaşınca şoförün
numarasını cevirdim, "Müsait bir yerde bırakır misin
abi?" dedim. Adam afalladı, bastı frene.
Minibüs yarıldı gülmekten.
Ankara'da, cok sıcak bir gunde, dolmuştaki bir kokona yelpazesiyle
-"Şöfeer bey klimayı acar mısınız cok sıcak olduu" demisti.
Pala bıyıklı şöfer amca teyzeyi bi sure suzdukten sonra, kapıyı acıp acıp
kapatmaya basladı)
bügün dolmuşta az ilerde inicem diyen bi amcayla ön koltuğu paylaştım. yani bi amcayla dediysem, 140 kg dan kaç amca çıkarsa o kadar amcayla. az ötede dediği yer de benden -ki ben son durakta indim- 100 metre önce imiş. yolda siyaset, magazin, futbol ve ırak başta olmak üzere çeşitli konularda birifing aldım kendisinden. amca inmeseydin beraber inerdik dedim, "başka sefere" dedi. ürperdim...
PAZARA KAÇAN ÇOCUK
dolmuşun biri birgün yokuş aşağı iniyormuş.Birden freni patlamış. yokuşun sonundada yol ikiye ayrılyormuş.Birinde bir çocuk,diğerinde de pazar yeri varmış, sonra düşünmüş demişki:
-En iyisi çocuğu eziyim, pazarda çok insan var.çocuk tek.
Ertesi gün gazetelerde pazar yerinde facia diye yazmış.bunun üzerine hakim demiş:
-oğlum ne oldu.
-Herşey çocuğun pazar yerine koşmasıyla gerçekleşti.
aşağıda okuyacağınız yazı yaşanmış,gerçek bir dolmuş efsanesidir.
bakırköy'den taksim istikametine giden şu rengi sarı minibüs görünümünde dolmuşun içersindedir olaylara tanık olan beşamel soslu brokoli.hava sıcak bunaltıcı.kimi sesiz sessiz kitabını okurken,kimisi de telefonla konuşmayı tercih etmiş.şöförse imparator ibo eşliğinde leylim ley türküsünü tüm dolmuş içerisindeki seven herkese armağan ediyo,sevmeyen herkese ise ızdırap veriyor..mp3 ü olanlar şanslı grup içerisindeki azınlıklar tabi.
dolmuş durur yolcu alır.binen abi hafif mafya kılıklı,hafif maço,hafif bi izbandut karışımı bir tip.aradan bi 3 dakka geçti,dolmuş 500 metre ilerdi.abi hışımla yerinden fırladı.
"kaptan beni durakta atsana" dedi.
herkez pür dikkat bu saçma cümleyi söyleyen abiye dönüp bakıyo,yanlız abideki görünüşten ötürü kimse gıgını çıkartamıyor,tırsak tırsak dolmuşun koltuklarına gömülmüş şekilde dolmuşçudan gelecek hareketi bekliyolar.demeden şöförümüz altın künye takılı elini usturupluca radyoya uzatıp sesini kısar.daha sonra yaşanan şöför ve mafya babası görünümündeki şahsın diyaloglarindan sonra film kopar.
(şöför)-hayırdır abi,niye iniyosun?
(mafya babası gürleyerek)-hayrı şerrimi var kardeşim aç şu kapıyıda inelim.
|
|
|
|
yarim sen yokken ben çok incitildim
binbir parça binbir hayal içinde gezindim
korkaga vurdum hallerimi korkmaya dirençliyken
yarim sen yokken bin öldüm bir dirildim.
yarim sen yokken ben bertaraf edildim
hadi dur bakalim o korkak dizlerinin üstünde
yani vur bakalim su aynadaki yüzsüz acize
yarim sen yokken ben çok incitildim ... |
|
|
|
|
|
|
|
tüm 17200 ziyaretçi (39833 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|